Bir dönem kripto dünyasında finansal yerçekimine meydan okuyan sihirli bir formül vardı. Adeta bir video oyunundaki “sonsuz para hilesi” gibiydi: Bir şirket hisse senedi satar, bu parayla Bitcoin alır, Bitcoin yükselir, şirketin hissesi daha da yükselir ve şirket daha yüksek fiyattan tekrar hisse satıp daha çok Bitcoin alır.
Bu “kendi kendini besleyen döngü” (reflexivity), bir süre için kusursuz çalıştı. Ancak her saadet zinciri benzeri mekanizmada olduğu gibi, müzik sustuğunda sandalyeler eksik kaldı. Bu mekanizmanın çöküşü, bize sadece piyasalar hakkında değil, insan psikolojisi ve kurumsal finans hakkında da ezber bozan dersler verdi.
İşte kripto dünyasının “sonsuz para hilesi” çökerken öğrendiğimiz 5 şaşırtıcı gerçek.
1. Bu Hile Sadece “İçi Boş” Şirketlerde Çalışıyor
Bu stratejinin en ironik yanı şuydu: Gerçek bir işiniz varsa, bu numara işe yaramıyordu.
Bunun en çarpıcı örneğini, orijinal “meme hissesi” GameStop’ta gördük. Şirket, hazine stratejisini Bitcoin’e çevireceğini duyurduğunda hisseleri uçuşa geçmek yerine %10 değer kaybetti.
Neden? Çünkü GameStop’un gerçek, somut bir işi (oyun satışı) vardı. Piyasa, gerçek geliri ve müşterisi olan şirketleri bilançolarıyla yargılar.
Ders: “Sonsuz para hilesi” ancak ve ancak içi boş bir kapsanız çalışır. Eğer içiniz boşsa, yatırımcılar orayı hayalleriyle doldurabilir. Ancak somut bir işiniz varsa, matematik hayallerin önüne geçer.
2. Fonlar İnanmıyordu, Sadece Volatilite Avındaydılar
Milyarlarca dolarlık fonların bu şirketlere yatırım yapmasının sebebi, onların “kripto vizyonuna” inanmaları mıydı? Kesinlikle hayır.
Hedge fonları, bu şirketlerin ihraç ettiği dönüştürülebilir tahvilleri, şirketin misyonunu veya bilançosundaki "Shiba Inu"yu umursadıkları için almadılar. Onlar “Gama Ticareti” (Gamma Trading) yapıyorlardı.
Basitçe; hisse senedinin çılgınca dalgalanmasından (volatilite) kâr eden, duygusuz bir matematiksel oyun oynuyorlardı. Şirket CEO’su ne kadar çılgın tweet atar ve kaos yaratırsa, bu fonlar o kadar çok kazanıyordu. Yani “kurumsal destek” sandığımız şey, aslında sadece kaosun paraya çevrilmesiydi.
3. Sihirli Değnek Kırıldı: NAV Primi Ortadan Kalktı
Bu sistemi ayakta tutan tek bir kolon vardı: Hisse senedinin, sahip olduğu Bitcoin değerinden çok daha pahalıya (Primli) satılması.
Yatırımcılar, şirketin kasasındaki her 1 dolarlık Bitcoin için hisse senedine 2 dolar ödemeye razıydı. Çünkü bu hisseler, borsada marjin çağrısı (tasfiye) riski olmadan kaldıraçlı işlem yapma imkanı sunuyordu.
Şirketler bu primi kullanarak “değer yaratan seyreltme” (accretive dilution) yapıyor, yani havadan para yaratıyorlardı. Ancak bugün o prim buharlaştı. Prim yoksa, sihir de yok. Matematik artık şirketlerin aleyhine işliyor.
4. En Büyük Bitcoin Boğası Bile Artık Dolar İstifliyor
Stratejinin mimarı olan MicroStrategy’nin son hamleleri, en sadık takipçilerini bile şaşırttı. Bir zamanlar doları “eriyen bir buz küpü” olarak aşağılayan şirket yönetimi, şimdi harıl harıl dolar topluyor.
Şirket kısa süre önce 1,4 milyar dolarlık hisse senedi ihraç etti. Ancak bu kez amaç Bitcoin almak değil, dolar rezervi oluşturmaktı.
Acı Gerçek: Şirketin yıllık 800 milyon doları bulan devasa faiz ve temettü ödemeleri var.
Dönüşüm: Hikaye, "Bitcoin almak için hisse satıyoruz"dan, "Borçlarımızın faizini ödeyebilmek için hisse satıyoruz"a döndü. Ve inanın, bu ikinci hikaye Wall Street için hiç de seksi değil.
5. Kripto, Kendi Başarısının Kurbanı Oldu
Belki de en büyük paradoks bu: Kripto piyasası, tam da istediği şeyi (kurumsal kabulü) elde ettiği için cazibesini yitirdi.
Eskiden kripto "yasak meyve"ydi, bir başkaldırıydı. Ancak bugün BlackRock’ın ETF’leri var, politikacılar destekliyor ve sistemin bir parçası haline geldi.
Heyecan Bitti: “Kurulu düzene karşı biz” hikayesi sona erdi.
Sonuç: Yeni bir katalizör veya düşman kalmadığında, kripto sadece spekülatif bir varlık sınıfına dönüştü. Michael Saylor’ın “siber yaban arısı sürüsü” gibi metaforları artık yatırımcıda karşılık bulmuyor çünkü gizem ortadan kalktı.
Ouroboros Yemeğini Bitirdi
“Sonsuz para hilesi”, abartı (hype) ve kaldıracın dansı üzerine kurulu büyüleyici bir illüzyondu. Ancak finans piyasalarının en eski kuralı bir kez daha doğrulandı: Kaldıraç her iki yönde de çalışır.
Kendi kuyruğunu yiyen yılan (Ouroboros) yemeğini bitirdi ve görünen o ki, bu yemek pek de besleyici değilmiş. Yatırımcılar için şimdi, illüzyonların ötesine geçip temel analizlere dönme vakti.
Sizce bu şirketler strateji değiştirip ayakta kalabilecek mi, yoksa kaldıraç altında ezilecekler mi? Yorumlarda düşüncelerinizi paylaşın!