Haberleri açtığınızda her şey yolunda gibi, değil mi? Yapay zeka devrimiyle coşan borsalar, rekor kıran teknoloji hisseleri ve bitmek bilmeyen başarı hikayeleri… Ancak madalyonun diğer yüzünde işler hiç de göründüğü gibi değil.
Yüzeydeki bu ışıltılı tablonun hemen altında, ekonominin temellerinin sanılandan çok daha kırılgan olduğunu haykıran sessiz sinyaller var. Kamuoyundaki “her şey harika” algısı ile sokaktaki gerçeklik arasındaki makas giderek açılıyor.
Gelin, manşetlerin arkasına geçelim ve ekonomistlerin uykularını kaçıran, ancak gözden kaçan 4 kritik tehlike sinyaline yakından bakalım.
1. Küçük İşletmelerdeki “İflas Paradoksu”
Ekonominin can damarı olan “esnaf” ve küçük aile işletmeleri kan kaybediyor. Ancak buradaki asıl tehlike, sadece iflas sayısının artması değil, bu artışın gerçekleştiği koşullardır.
Normal şartlarda kurallar sıkılaştığında başvuruların azalması beklenir, değil mi? İşte paradoks burada başlıyor:
Küçük işletmelerin iflas koruma programına (Subchapter V) başvuru limiti 7,5 milyon dolardan 3 milyon dolara düşürüldü.
Bu değişiklikle programa uygunluk %60 azalmasına rağmen, iflas başvuruları bu yıl %8 arttı.
Bu “sezgilere aykırı” durum, reel sektördeki yangının boyutunu gösteriyor. Kuralların zorlaşmasına rağmen artan iflaslar, işletmelerin üzerindeki finansal baskının dayanılamaz noktaya geldiğinin en net kanıtı.
2. “Şimdi Al, Sonra Öde” Çılgınlığı: Tüketici Gücü mü, Çaresizlik mi?
Siber Pazartesi (Cyber Monday) ve Kara Cuma (Black Friday) verileri rekorlar kırdı. Ancak bu harcamaların nasıl yapıldığına baktığımızda korkutucu bir detayla karşılaşıyoruz: “Şimdi Al, Sonra Öde” (BNPL) hizmetlerinin kullanımı patlama yaptı (PayPal verilerine göre %23 artış).
Sektör temsilcileri bunu “Tüketiciler bütçesini akıllıca yönetiyor” diye pazarlasa da analistler durumu farklı okuyor: İnsanlar parasız.
Bu artış, tüketicinin alım gücünün değil, finansal kırılganlığının göstergesidir. İnsanlar temel ihtiyaçlarını veya küçük lükslerini bile zamana yayarak ödemek zorunda kalıyor. Unutmayın; insanlar işlerini kaybedene kadar harcama yapmaya devam ederler, bu harcama yapıyor olmaları zor durumda olmadıkları anlamına gelmez.
3. Yapay Zeka Balonunda “Kod Kırmızı”: Google vs. OpenAI
Yapay zeka (AI), şu an borsayı ayakta tutan ana kolon. Ancak bu kolonun temelinde derin bir çatlak var. OpenAI CEO’sunun şirket içinde ilan ettiği “Kod Kırmızı” alarmı, tüm sistemi tehdit ediyor.
Risk senaryosu şöyle:
Google’ın Gücü: 100 milyar dolar nakdi var ve Gemini modelini ücretsiz sunabiliyor.
OpenAI’nin Açmazı: Abonelik gelirine muhtaç. Eğer Google’ın ücretsiz modelleri karşısında büyümesi yavaşlarsa, ihtiyaç duyduğu devasa fonları toplayamayabilir.
Eğer OpenAI tökezlerse, sadece kendisi batmaz. Onun üzerine kurulu olan 1,4 trilyon dolarlık harcama beklentisi buharlaşır. Bu durum, Nvidia ve AMD gibi devlerin büyüme tahminlerini bir gecede geçersiz kılabilir ve “yapay zeka rallisi” bir anda “yapay zeka çöküşüne” dönüşebilir.
4. Trump’ın “Temettü Çeki” Vaadi: Ekonomi mi, Pazarlama mı?
Donald Trump’ın Amerikalılara gümrük vergilerinden elde edilen gelirle “teşvik çekleri” dağıtma vaadi kulağa hoş geliyor olabilir. Ancak analistlere göre bu, matematikten ziyade “usta işi bir pazarlama.”
Rakamlar ortada: Gümrük vergileri, vaat edilen bu çekleri veya gelir vergisini kaldırmayı finanse etmeye yetmiyor. Bu strateji daha çok bir “ön manipülasyon” gibi görünüyor. Eğer mahkemeler gümrük vergilerini iptal ederse, Trump “Ben size para verecektim ama mahkeme izin vermedi” diyebilecek. Yani bu vaat, ekonomik bir çözümden çok politik bir satranç hamlesi.
Noktaları Birleştirdiğinizde Ne Görüyorsunuz?
Küçük işletmelerin sessiz çığlığı, borçla alışveriş yapan tüketiciler, yapay zeka devlerinin pamuk ipliğine bağlı dengesi ve politik pazarlama hamleleri…
Bu dört madde birbirinden bağımsız gibi görünse de aslında aynı hikayenin parçaları: Ekonomi, manşetlerde göründüğü kadar sağlam değil. Bir sonraki büyük dalgalanma geldiğinde hazırlıksız yakalanmamak için, görünenin ötesine bakmak ve nakit akışınızı korumak her zamankinden daha önemli.
Sizce en büyük risk hangisi? Yapay zeka balonunun patlaması mı, yoksa tüketicinin borç batağında boğulması mı? Yorumlarda görüşlerinizi bekliyoruz!