Market kasasında beklerken ekrana yansıyan toplam tutara bakıp “Ben ne aldım ki bu kadar tuttu?” diye sorduğunuz o anı biliyorsunuz, değil mi?
Yalnız değilsiniz. Eskiden sepete düşünmeden attığımız temel gıdalar, artık lüks tüketim ürünü gibi hissettiriyor. Haberleri açtığınızda suçlu genellikle bellidir: “Enflasyon, tedarik zinciri, savaşlar…”
Ancak Amerika’nın en aykırı ve ünlü çiftçilerinden Joel Salatin'e göre bize anlatılan hikaye eksik. Hatta bazı kısımları tamamen yanlış.
Bir gıda sistemi analisti ve tecrübeli bir çiftçi gözüyle bakıldığında, tabağınızdaki yemeğin fiyatını belirleyen asıl unsurların; on yıllık iklim döngüleri, hatalı devlet politikaları ve demografik krizler olduğu ortaya çıkıyor.
Hazırsanız, market raflarının arkasındaki görünmeyen çarklara iniyoruz. İşte gıda faturanızın neden uçuşa geçtiğine dair 5 sarsıcı gerçek.
1. Suçlu Enflasyon Değil: 2028′e Kadar Et Fiyatları Düşmeyecek
Kırmızı et fiyatlarını gördüğünüzde hemen enflasyona kızıyorsunuz değil mi? Acele etmeyin. Salatin’e göre şu an ödediğimiz bedel, bugünün ekonomisinden değil, geçmişin kuraklığından kaynaklanıyor.
Biyolojik Gecikme: Bir tavuğun sofraya gelmesi haftalar sürerken, bir buzağının büyümesi 24 ila 30 ay sürer.
Stoklar Eridi: 2021-2022 yıllarındaki “yüzyılın kuraklığı” nedeniyle çiftçiler hayvanlarını besleyemedi ve sürülerini elden çıkardı. Şu an ABD sığır stoku, 1950′den bu yana en düşük seviyede.
Yaşlanan Çiftçi Sorunu: Sürülerini satan çiftçilerin çoğu artık yaşlı. “70 yaşına geldim, bu saatten sonra sıfırdan sürü kurmam” diyerek piyasadan çekiliyorlar.
Kötü Haber: Bu biyolojik ve demografik “uzun kuyruk” etkisi nedeniyle, sığır eti fiyatlarında 2028 yılına kadar anlamlı bir düşüş beklenmiyor.
2. Hükümet, Çiftçiye “Zarar Etmesi İçin” Para Ödüyor
Gıda sistemindeki en büyük ironi burada yatıyor. Devlet teşvikleri, piyasanın ihtiyacı olanı değil, sistemin dayattığını üretmeyi ödüllendiriyor.
En çarpıcı örnek: Soya Fasulyesi. Çiftçiler, devlet garantisi olduğu için delicesine soya ekiyor. Sonuç? Aşırı üretim ve fiyat çöküşü.
Salatin durumu şöyle özetliyor: “Çiftçiler şu an soya ektikleri için dönüm başına 100 dolar zarar ediyorlar. Eğer aynı tarlada hayvan otlatıp sığır eti üretselerdi, dönüm başına 1.000 dolar kâr edeceklerdi.”
Hükümet politikaları, çiftçiyi kârlı ve gerekli olan “et üretimine” değil; zararına ve ihtiyaç fazlası olan tahıl üretimine yönlendirerek piyasayı altüst ediyor.
3. Lezzetli Bir “Tavuklu Turta” Satmak Neden Yasak?
“Çiftçilikte para yok” yalanına inanmayın. Asıl sorun, “Çiftçinin para kazanmasına izin verilmemesi.”
Bir çiftçinin 20 dolara sattığı ham tavuğu, işleyip 400 dolarlık katma değerli ürünlere (örneğin leziz tavuklu turtalara) dönüştürmesi bürokrasi tarafından engelleniyor. Bunu yapabilmesi için:
Yarım milyon dolarlık endüstriyel mutfak kurması,
Devasa ruhsat süreçlerini aşması gerekiyor.
Bu düzenlemeler gıda güvenliğini sağlamaktan ziyade, küçük üreticiyi oyun dışı bırakıp pazarı dev şirketlere teslim etmeye yarıyor.
4. Teknoloji Değil, “Güvensizlik” Devrimi Yaşanıyor
Gıda sektörünü yapay zekanın veya dronların değiştireceğini sanıyorsanız yanılıyorsunuz. En büyük değişim tüketici psikolojisinde yaşanıyor.
İnsanlar artık FDA (Gıda ve İlaç Dairesi) onaylarına veya Tyson gibi gıda devlerinin süslü reklamlarına inanmıyor. Salatin, kendi çiftliğindeki satışların patlamasını tek bir şeye bağlıyor: Güvensizlik.
Tüketici artık “Endüstriyel yem fabrikalarına güvenmiyorum, ne yediğimi bilmek istiyorum” diyerek yerel ve şeffaf üreticiye kaçıyor.
5. Z Kuşağı Farkında Olmadan Dünyayı Kurtarıyor
Belki de bu tablonun tek umut verici yanı, en beklenmedik yerden geliyor: Z Kuşağı.
Artan restoran fiyatları ve yaşam maliyeti, gençleri zorunlu olarak mutfağa soktu. Dışarıda yemenin maliyeti uçunca, gençler evde yemek pişirmeyi yeniden keşfetti.
Salatin’e göre bu harika bir haber. Son 20 yıldır gıdanın kaynağından kopan toplum, ekonomik baskı sayesinde yemeğiyle yeniden “temas etmeye” başladı. Zorunluluktan da olsa mutfağa dönüş, daha sağlıklı ve bilinçli bir gıda sisteminin temelini atıyor.
Tabağınızdaki Yemeğin Hikayesini Bilin
Gıda faturanızın kabarması sadece bugünün enflasyon rakamlarıyla açıklanamaz. Bu; yaşlanan çiftçilerin, yanlış teşviklerin, bürokratik engellerin ve iklimin karmaşık bir dansı.
Çözüm ise teknolojik bir mucizede değil; tüketicinin bilinçlenmesinde ve yerel üreticiye dönmesinde yatıyor.
Peki, siz ne düşünüyorsunuz? Market alışverişlerinizde yerel üreticileri mi tercih ediyorsunuz, yoksa fiyat odaklı mı ilerliyorsunuz? Z kuşağının mutfağa dönüşü sizce kalıcı bir trend olabilir mi?
👇 Yorumlarda fikirlerinizi bizimle paylaşın!