Anime izlemek, Japonya’yı gezmek ya da sadece o büyüleyici kültürü daha yakından tanımak…
Japonca öğrenmeye başlayanların çoğu bu heyecanla yola çıkar.
Ama birkaç gün sonra işler karışır:
“Hangi alfabeden başlamalıyım?”,
“Kanji gerçekten bu kadar zor mu?”,
“Anime izlemek işe yarar mı?”
Bu sorular bir süre sonra motivasyonu düşürür, çünkü öğrenme süreci gözümüzde dev bir dağa dönüşür.
Ama size ana dili Japonca olan birinin, öğrencilerin sık yaptığı hataları ve bu süreci nasıl inanılmaz derecede basitleştirebileceğinizi anlattığını düşünün.
Bu yazıda, Japon YouTuber Ruri Ohama’nın paylaştığı en etkili ve akıl karıştırıcı alışkanlıkları ters yüz eden 5 öneriyi derledik.
1. En Büyük Hata: Romaji Kullanmayı Bırak, Gerçek Alfabeyle Başla
Çoğu kişi Japoncaya Latin harfleriyle, yani Romaji yazarak başlar.
Başta kolay görünür ama bu yöntem uzun vadede öğrenmenizin önüne taş koyar.
Ruri’ye göre Romaji, telaffuzunuzu kalıcı biçimde bozar. Çünkü kulağınız Japonca ses yapısına değil, İngilizce’nin fonetik düzenine alışır.
“Bir dili öğrenirken en kritik şey telaffuzdur.” diyor Ruri.
O yüzden ilk günden itibaren Hiragana ve Katakana alfabelerini öğrenmek çok daha doğrudur.
Gözünüz korkmasın — Ruri’nin iddiasına göre düzenli birkaç saatlik pratikle bu iki alfabeyi bir günde öğrenmek mümkün.
Kısacası:
“Romaji seni oyalıyor. Gerçek başlangıç Japon alfabesiyle olur.”
2. Anime, Hem Yardımcı Hem Tuzak Olabilir
Japonca öğrenen çoğu kişi için motivasyon kaynağı animelerdir.
Altyazısız izlemek harika bir hedef ama animelerin dil öğrenimindeki rolünü doğru anlamak şart.
Evet, animelerdeki seslendirme sanatçıları mükemmel telaffuz yapar.
Bu, dinleme ve telaffuz becerisi için müthiş bir avantajdır.
Ama dikkat:
Anime dili genellikle günlük Japonca değildir.
Karakterlerin kişiliklerini vurgulamak için abartılı, bazen eski ifadeler kullanılır.
Ruri örnek veriyor: Favori dizisi Jojo’s Bizarre Adventure’daki karakterler “janaika” gibi artık sokakta duyulmayan kelimeler kullanıyor.
Bu, onların karakterini yansıtır ama seni yanlış yönlendirebilir.
Sonuç olarak:
Anime dinleme ve aksan pratiği için mükemmel bir destek,
ama konuşma öğrenmek için tek kaynak değildir.
3. Kanji’yi Şimdilik Boş Ver
Birçok öğrencinin kabusu: Kanji.
Ama Ruri’nin tavsiyesi devrim niteliğinde:
“Hedefine göre Kanji öğrenmek zorunda bile olmayabilirsin.”
Eğer amacın sadece anime anlamak, şarkı dinlemek veya seyahat etmekse, Kanji seni yavaşlatmaktan başka bir işe yaramaz.
Ama Japonca kitap okumak, iş yapmak ya da akademik kariyer düşünüyorsan evet, o zaman Kanji şart.
Ruri, Japonca’yı anadili olarak konuşmasına rağmen hâlâ bazı Kanji’leri hatırlamakta zorlandığını söylüyor.
Gazete okuyabilmek için yaklaşık 1.800 Kanji gerektiğini, kendisinin bile çoğunu yazarken değil, telefondaki önerilerle bulduğunu anlatıyor.
Yani rahat ol:
Kanji, seni “başlamaktan” alıkoymamalı.
Önce konuş, dinle, Hiragana ve Katakana’yı yerleştir.
Kanji zamanı sonra gelir.
4. Gerçek Öğrenme, “Pasif Dinleme”yle Değil, Gerçek İletişimle Olur
Anime izlemek, müzik dinlemek faydalıdır ama sadece dinleyerek Japonca öğrenemezsin.
Gerçek ilerleme, ana dili Japonca olan insanlarla aktif iletişim kurmakla başlar.
Ruri’nin önerisi net:
HelloTalk gibi uygulamalarla Japonlarla birebir konuş.
Mesajlaş, sesli arama yap, ses kaydı gönder.
Hatta uygulama içindeki topluluklarda kendi telaffuzunu paylaşıp doğrudan Japonlardan geri bildirim al.
Bu yöntem hem doğal konuşma kalıplarını öğrenmeni sağlar hem de korkunu kırar.
Japonya’ya gitmeden Japonca konuşma pratiği yapmak artık mümkün.
5. “Neden” Öğrendiğini Bil, “Nasıl” Öğreneceğini Belirler
En etkili strateji kitaplardan değil, kendi motivasyonundan başlar.
Neden Japonca öğrenmek istiyorsun?
Bu “neden”, öğrenme şeklini tamamen değiştirir.
Animeyi anlamak için mi? Dinleme pratiğine odaklan, Kanji’yi boş ver.
Japonya’ya seyahat etmek için mi? Günlük konuşma kalıplarını ezberle.
Ruri’ye göre, az da olsa Japonca konuşmaya çalıştığında Japonlar “10 kat daha yardımsever” oluyor.
İş ya da eğitim için mi? O zaman Keigo (saygı dili) ve Kanji senin için zorunlu.
Ruri bu farkı şöyle özetliyor:
“Altyazıyla anime izlemek keyifli olabilir ama altyazısız izlemek tamamen başka bir seviye. On üzerinden beşten, on üzerinden ona çıkmak gibi.”
Ana dili Japonca olan biri olarak Ruri Ohama, ezberleri bozan bir gerçeği hatırlatıyor:
Bir dili öğrenmek, zor değil; yanlış stratejiyle öğrenmeye çalışmak zor.
Romaji’yi bırakmak, Kanji’yi ertelemek, dinleme yerine konuşmaya yönelmek…
Bu küçük ama güçlü değişiklikler, öğrenme sürecindeki gereksiz stresi ortadan kaldırır.
Artık sırada şu soru var:
Japonca öğrenme yolculuğunda ilk olarak hangi “kuralı” yıkacaksın?