Hiç sosyal medyada gezerken sizden genç birinin, sizin yıllarca uğraşarak bile ulaşamadığınız şeyleri başardığını gördünüz mü?
Bir bakıyorsunuz, hayalinizdeki evde yaşıyor, o arabayı sürüyor, markalarla iş birliği yapıyor. Başta “helal olsun” diyorsunuz, ama birkaç dakika sonra içten içe kıyaslamaya başlıyorsunuz. “Ben ne yaptım bu zamana kadar?” diye düşünürken, o küçük kıvılcım yerini sessiz bir yetersizlik duygusuna bırakıyor.
Bu his öyle yaygın ki… ama bir o kadar da yanıltıcı. Çünkü başkalarının başarısına bakarken farkında olmadan iki büyük gerçeği kaçırıyoruz:
Buzdağı Yanılsaması ve Adil Olmayan Avantajlar.
Bu iki kavramı gerçekten anladığınızda, kendi yolculuğunuza bambaşka bir gözle bakacaksınız.
1. Başarı, Sadece Çalışmakla Değil; Avantajlarını Tanımakla İlgilidir
Toplum bize “çok çalış, başarırsın” der.
Ama gerçek şu: Hayat her zaman adil değildir ve sadece çalışmak bazen yeterli olmaz.
Snapchat’in kurucusu Evan Spiegel örneğini düşünün.
Los Angeles’ta milyoner bir ailede büyüdü, dünyanın en iyi okullarında okudu, çevresinde güçlü mentorlar vardı. Başarıya giden yolda bu koşullar onun “adil olmayan avantajlarıydı.”
Bu kavram kulağa negatif geliyor olabilir, ama aslında etik dışı bir şeyden bahsetmiyoruz. “Adil olmayan avantaj”, doğuştan veya sonradan kazandığınız, size özgü bir üstünlüktür.
Kısacası: Hayat herkese aynı kartları dağıtmaz.
Bazılarının eli güçlü başlar; bazılarımızın ise daha çok strateji kurması gerekir.
Peki kendi avantajlarınızı nasıl fark edebilirsiniz?
İşte “MILES” çerçevesi size bunu gösterir:
M (Money – Para): Elinizdeki sermaye veya erişiminiz olan kaynaklar.
I (Intelligence & Insight – Zeka ve İçgörü): Hem akademik hem sosyal zekâ; dünyayı okuma beceriniz.
L (Location, Luck & Looks – Konum, Şans ve Görünüm): Doğru zamanda doğru yerde olma ya da dış görünümün etkisi.
E (Education & Expertise – Eğitim ve Uzmanlık): Öğrendikleriniz, geliştirdiğiniz beceriler.
S (Status – Statü): Sosyal çevreniz, güvenilirliğiniz, kişisel markanız.
Bu çerçeve size şunu söyler:
Başkasının avantajına odaklanmak yerine, kendi gücünü tanı ve stratejini buna göre kur.
Evet, hayat adil değil. Ama adil olmayan koşullarda kazananlar, koşulları şikâyet edenler değil, onları kendi lehine çevirmeyi öğrenenlerdir.
2. Buzdağının Altını Görmüyorsun
Birinin başarısına baktığında gördüğün şey sadece buzdağının üstü.
Suyun altında kalan kocaman bölüm — yani denemeler, hatalar, reddedilmeler ve uykusuz geceler — görünmezdir.
Bir içerik üreticisinin YouTube hikayesi bu durumu çok net anlatıyor:
10 ayda 300.000 aboneye ulaşmış, 100 videodan 51.000 dolar kazanmış.
Dışarıdan bakınca “bir gecede başarı” gibi.
Ama işin perde arkasına bakınca tablo tamamen değişiyor.
Bu kanal aslında onun beşinci denemesi.
Yedi yıl boyunca video üretti, kurslara binlerce dolar harcadı, alay edildi, defalarca sıfırdan başladı.
Hatta viral videoların analizlerini tuttuğu özel bir “YouTube defteri” bile vardı.
İlk viral videosu “Yarı Japon Yarı Türk Olmak” tesadüf değildi; yıllar önce gördüğü bir içerikten esinlenip, “bunu kendi ülkemde denemeliyim” diye not etmişti.
O “bir gecede parlayan” video aslında yedi yıllık birikimin meyvesiydi.
Ve kimse o yılları görmedi.
Başarıyı Yeniden Tanımla
Bu iki gerçeği birleştirince ortaya şu sonuç çıkıyor:
Başarı, sadece azimle değil, akıllı stratejiyle gelir.
Kendi avantajlarını bil, onları geliştir ve görünmeyen emek kısmına yatırım yap.
O “YouTube defteri” örneğinde olduğu gibi, buzdağının altını inşa etmeden üst kısmı asla kalıcı olmaz.
Ve unutma, senin avantajın belki sermaye değil ama sabır, empati, fikir gücü veya tutarlılıktır.
Önemli olan tek şey şu:
Sadece çok değil, akıllıca çalış.
Başkalarının görünen başarılarıyla kendi sürecini kıyaslama.
Bugün kendi “adil olmayan avantajlarını” bul ve buzdağının altını inşa etmeye başla.
Çünkü gerçek başarı, kimsenin görmediği o kısımda başlar.